
Sevda Dedikleri I.Cilt
Kimi kirli geçmişleriyle yüzleşir, kimi de geleceğe sisli bir yelken açardı. Her semtin bir delikanlısı olurdu, her mahallenin bir ağır abisi. Bu mahallenin de ağır abisi Hızır Ali idi; geçmişi karanlık, geleceği sisli.
Bu kalbi de birine kaptırdığında geriye ne kalacaktı? Ya da o kalbe geçmişinden başka ne sığdırabilirdi?
Tüm bu soruların cevabını Melek verecekti. Küçüğü…
“Ama ben o kuşu kaburgalarımın arasında saklamak istiyorum!”
Sevda dedikleri II.Cilt
Küçük bir serçe dinlenmek için bir dağa kondu. Dağ, serçeye elindeki tüm olanaklarını sundu. Tek dileği serçeyi rahat ettirmek, emanetine sahip çıkabilmekti. Sonra dağ, kendisini de şaşırtarak âşık oldu serçeye; minikliğine, zarafetine, nazlı nazlı ötüşüne…
Kalbi dile geldi dağın. “Bir ömür yaslan bana. Ben sana ekmek olurum, su olurum; dal olurum, dayanak olurum. Ben sana yuva olurum. Yeter ki gitme, hasretinle başımı eğme,” dedi serçeye.
Heybetine sığınan minik serçeye âşık dağ gibi âşık oldu Hızır, Melek’e.
Aşk, kurumuş toprağına can suyu oldu. Yıllar evvel gömdüğü Ali’ye yaşama sebebi olup hayata döndürdü.
Aşk, Hızır’a bilmediklerini öğretip yeni bir sınav oldu.
Melek Sığındığı o yerde kendisi olmak için mücadele verirken küçük yüreği aşkla da tanışacaktı.
Aydos, bu kez Hızır Ali’nin sevdasına şahitlik edecek, adamdan çaldığı ne varsa ona geri verecekti.
Tuvaldeki yaralar – Neva Altaj yükleme olasılığınız var mı
Yaşasın. Gelmiş. Çok teşekkür ederiz.