
Ani bir patlamayla sonun geldiğini sandılar. İsyan kurulmadan, Kayran inşa edilmeden ve Thomas, Labirent’e girmeden önce bir güneş patlaması dünyayı vurmuş, insan nüfusunun çoğunu öldürmüştür. Ancak en kötü günler henüz yaşanmadı. Mark ve Trina o yıkımdan sağ çıkmayı başarmıştır. Ama şimdi bir virüs hızla yayılmaktadır; insanları cinnete ve cinayete sürükleyen bir virüs.
Tedavi yok. Kaçış yok. İki genç, hayatta kalmayı başarabilirlerse insanlığın geri kalanını kurtarmanın bir yolunu bulabileceklerine de ikna olurlar. Çünkü bu yeni, yıkılmış dünyada her yaşamın bir bedeli vardır. Ve bazıları için ölünüz, dirinizden daha değerlidir. Son aslında sadece bir başlangıçtır.
“Geçmişi ve geleceği bugünle harmanlayan Ölüm Emri hem distopya türünün klasik eserlerini anımsatıyor hem de Dashner’ın çok satan Labirent üçlemesinin temelini sağlamlaştırıyor.”Kirkus Reviews
özet
Güneşin bir süper novaya dönüşmesiyle Küçücük bir kutuda başlayan seri, yeşil bir çayırda bağışıkların kurtarılması ile son buluyor. Bu süreçte Thomas, Minho baştan sona yer alıyor, ikinci kitapta giren Brandy’de onlarla birlikte Çayıra ulaşanlardan. Kitabın başından beri var olan Teresa ise üçüncü kitabın sonunda bize veda ediyor. Heyecanlı, sürükleyici ve gizemli.
Teresa en yakın arkadaşına baktı ve onu unutmanın nasıl bir şey olacağını merak etti. Kıymık’ın Thomas’tan önce bir sürü çocuğa yerleştirildiğini görmüş olmasına rağmen bu imkânsız geliyordu.
Küllü kahverengi saçlı, keskin ve her daim düşünceli bakan bu çocuk ona nasıl yabancı olabilirdi ki? Aynı odada olup da bir kokuyla ya da yakınlardaki bir sersemle ilgili nasıl şakalaşmazlardı? Onun karşısında durup telepatik olarak konuşma fırsatım nasıl es geçebilirdi ki? İmkansızdı. Ancak yalnızca bir gün kalmıştı.
İSYAN genel merkezinin asansör ve koridorları boyunca yaptıkları uzun yolculuk sırasında Thomas’a doğru düzgün bakamıyordu. Duvan yeniden zayıflamıştı.
Çocuk çok solgundu ve yüzü terle kaplıydı. Sanki bilinci yerindeymiş, ilaçlara karşı mücadele ediyormuş ve kendisini bekleyen korkunç şeylerin farkındaymış gibi.
Bunu görmek Teresa’yı üzüyordu. Ve sırada kendisinin olduğunu bilmek onu korkutuyordu. Aptal duvan. Ne önemi vardı ki? Hatıralarıyla birlikte o da kendisinden alınacaktı.