Kıran Resimleri; düğünlerini, cenazelerini, yoksulluklarını ve umutlarını paylaşan insanların, kışkırtmayla kan dökecek, komşusunu yakacak hale getirildiği 1978 Kahramanmaraş katliamını anlatıyor.
İnci Aral, fitili karanlık ellerce ateşlenen ve Türkiye’yi 12 Eylül’e götüren toplumsal bir cinneti edebiyata aktarırken kendi yazarlık anlayışından ödün vermeden, giriştiği işin büyüklüğü altında ezilmeden bir destan çıkarıyor ortaya. İnsan aklına, vicdanına, onuruna sığmayan dayanılmaz bir vahşeti yaşayanları, neden kurban seçildiğini bile anlayamadan hayatları cehenneme dönenleri edebiyatın belleğine kaydederken de inanılmaz insane manzaraları çiziyor.
İnci Aral’ın yazarlığında bir dönemeç saydığı bu kitap özgün diliyle okuru sarsıyor, içini dağlıyor, zihninde sorular büyütüyor: Böyle bir gözü dönmüşlük, böyle bir acımasızlık, böyle bir vahşet neden, nasıl olabilir?
Kıran Resimleri, yalnız Türkiye resimleri değil; Asya, Afrika ve ‘Latin’ denilen o Amerika manzaraları bunlar. Afganistan’da, Lübnan’da, Uruguay’da, Güney Afrika’da, Özbekistan, Habeşistan ya da Brezilya’da, Tayland, Salvador ya da Kamboçya’da, kıvırcık saçlı, beyaz ya da badem gözlü kadınlar, hep aynı kıran manzaraları içinde.
Kıran Resimleri’nde kanımca bir ‘Maraş Olayı’ değil, bir kadın olayı vardır. Maraş katliamı görüntüleri içinde, insanlığın gündeminde daha çok çok uzun zaman kalacak olan evrensel bir sorun, kadın sorunu işlenmiştir. Doğu Perinçek
Kıran Resimleri’ni okumaya başladım ve daha ilk bölümde çarpıldım. Aynı acılarla ağlayıp aynı sevinçlerle gülen insanların sadece bir günde can düşmanı kesilip birbirlerini boğazlayışlarının, gerçeküstü, inanılmaz ve vahşi öyküleriydi anlatılanlar.
İnci Aral, kanlı Kahramanmaraş olaylarından insan manzaraları çiziyordu. Bu bir ‘katliam kroniki’ idi. Onat Kutlar