Camlardan ölesiye sarkan gündelikçi kadınlar, elindeki eczane poşetleriyle çaresiz bekleyen yaşlı adamlar, pazar yerlerinden artık toplayanlar, eskimiş kıyafetleriyle düğün salonlarında şarkı söyleyenler, sefer tasından utanan genç adam ve diğerleri.
Şehrin ötekileri yani.
Biraz Raif Efendi, biraz Maria Puder, Sartre, Bachelard, Anna ve biraz Kudüs.
Gidelim buradan. Senin masumiyetini, bilgelik zamanlarından kalma sırları, dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim.”
Acısı dinmeyen yaralara karşı iyiliğin, gökyüzünden gelen kutlu sözlerin, merhametin tesellisini hatırlatıyor.
Bir romancının şehre, hayata, insanlara bakarken tuttuğu, çarpıcı ve bir o kadar da kalbe dokunan notlar.
Tükenmeden ve ruhumuzu tüketmeden, kalbimizi arındıracak sözlerin peşine düşen güçlü bir anlatı.
Tarık Tufan, “Bir Adam Girdi Şehre Koşarak” kitabında her şey hızla akarken, yavaş gidenleri, yorulanları, rekabete güç yetiremeyenleri ve onların mekanlarını anlatıyor.