
Onlar, Nuh Tufanı’ndan çok önce, dünyamızda yaşamaya başlamışlardı. Onlar, kendileri istemedikçe, insanlara görünmezlerdi.Onlar, varlıklarında taşıdıkları GİZİL GÜÇ’le dönüşümü başarmışlardı.Başta insan olmak üzere, her türden canlının görünümüne bürünebilir, aramıza katılıp İNSANÜSTÜ eylemlerde bulunabilirlerdi.Efsanelere geçen bu kutsal kuşların adı, AKİLOPANTA’ydı.Bir gün, Hakkari’de ışık topları halinde, insan içine indiler. Sonra bir solukluk sürede görkemli kuşlara DÖNÜŞEREK, gökyüzünün derinliklerine daldılar.
Bu göz kamaştırıcı olayı, gizemli bir uyarı olarak değerlendiren, GENÇ BİLİMCİLER; Akilopanta’ların peşine düşme tutkusuna kapıldılar. Hedefleri, kuşlardaki gizil gücün niteliğini ve kaynağını keşfedip insanların yararına sunmaktı.Tüm dünyada, DOĞAÜSTÜ olaylarla, şaşırtıcı serüvenler yaşayarak, Akilopanta’ların izini sürmeye giriştiler.Bu süreçte, Akilopanta’ların da türlü görünümlere bürünerek, kendilerini izleyip gözlemekte olduğunu bilmiyorlardı.
insanoğlu on binlerce yıldır hep. evrim peşinde koştu. Bu doğrultuda yapılan çalışmalar, yirminci yüzyılın sonlannda. insan kopyalama aşamasına kadar geldi.
Örneğin, her biri çok önemli birer keşif olan, atomun parçalanması, dinamitin ve uranyumun bulunuşu, insanlığın gelişmesi için görkemli atılımlardı.
Son zamanlarda bu doğrultuda gerçekleştirilen en etkin icat, kimyasal silahlardı. Bu sinsi silahların üretimi giderek hızlanıp, kullanımı yaygınlaşıyordu. Hiçbir suçu olmayan insanları, üzerlenne zehir püskürtülmüş böcekler gibi yok etmeye yönelik olan bu silahlar, insanlığını yitirmiş olan, sömürgen yöneticilerin gözdesiydi.
Dünyada, kimyasal silah kullanımı yaygınlaştıkça, uluslar can derdine düşüp korku içinde kıvranmaya başladılar. Bazı toplum örgütleri, ulusları ateş çemberi gibi kuşatan bu tür kaygıların giderilmesi için, değişik boyutlarda etkinlik ve eylemler düzenleyerek, önlem çareleri arıyorlardı.