Banyoya giderken düşünüyordu, hatırlamaya çalışıyordu.. acaba bu cuma akşamı, cumartesi ve pazar neler yapmıştı? Parça parça geliyordu aklına. Cuma akşamı bir arkadaşını ayartmış bara gitmişlerdi.

Cumartesi otelde uyanmıştı. Yanında o kız vardı. Evet oydu. Adı neydi? Nurlu bir şey ama… Haa evet Nurcan. Demek sabah sabah Nurcan oradan geldi aklına. Kesin gerçek adı başkadır. Başkadır ama ne?

Hem bana ne! Cumartesi öğleden sonraydı. Kız fırladı gitti, kuaförde randevusu varmış. Babadan zengin olan ve annesi babasını terk ettiği için onunla sorunları olan Erdoğan Yiğit kendi halinde bir avukattır. Zamanında bir kız yüzünden kavga ettiği en yakın arkadaşı Bahattin ile gezmektedir.

Hayatına pek çok kadın girmiş ve neredeyse her birinden çocuğu olmuştur. Şarkıcı Sema, babasının fabrikasının başına geçen Melike, çocukluk arkadaşı ve hastane sahibi olan Sibel, çalışma izni çıkarttığı Victoria ve daha nicesi.

Bir gün Sema’nın ölüm haberini alır ve çocuğu ile ilgilenmek üzere İstanbul’a gider. Sonrasında çocukları ile tatil yapmak için hepsini toplar ve Antalya’ya gider. Bu arada Bahattin terör örgütü adına davalar almıştır ve zamanında dağda liderini öldüren bir adamı saklamıştır. Ancak tam sekreteri Nurcan’a ilanı aşk ederken bürosu basılır ve öldürülür.

Militan da yakalanmıştır. Bu haberi Ankara’ya geldiğinde alan Erdoğan çıldırır ve polislere saldırır. Orada sima olarak tanıdığı biri davalık olmasını önler. En sonunda bu adamla yine karşılaşan Erdoğan babası ve Bahattin hakkında hiç ummadığı bir gerçek ile karşılaşır. Onların devlete çalıştığını öğrenir.

Sonra ilk aşık olduğu kızı bulmaya gider ve o şehirde hayatına giren ikinci kadın olan turist Mary ile karşılaşır. Bundan sonra ne olacaktır? Aşık olduğu kadının mı yoksa Mary’nin mi peşinden gidecektir? Annesini affedecek midir?

 

“Ne kadınlar sevdim zaten yoktular.” ama

“Kimi sevsem sensin, hayret!” üstelik

“Adını mıh gibi aklımda tutuyorum.”

Velhasıl,

“böyle bir sevmek görülmemiştir.”

Attila İLHAN