
Hacizli Toprak, Cengiz Tuncer’in ilk romanı. 1959 yılında yayınlandı, 1970 yılında ikinci, 1973 yılında üçüncü kez basıldı. Rusça’ya çevrildi.
1964 yılında Ukrayna’da, 1965 yılında Moskova’da çıktı. 1931 Buldan doğumlu Tuncer, Anadolu insanının sayılmakla bitmeyen çilesini, sevecenliğini yalın bir dille anlatıyor Hacızlı Toprak’ta
Yeşil boyalı araba ardında ince bir toz bulutu bırakarak ilerliyordu.Arabanın kendiliğinden gidiyormuş gibi bir hali vardı. Sanki o iki sıska, cılız beygiri çözseniz yine yoluna devam edecekmiş gibi geliyordu insana.
Karşıda sıra sıra birbirinin sırtına binmişcesine üç dağ vardı. Bu üç dağın arasına girecekti birazdan yol . Buraya Kesikbel derlerdi. Dağ aralarına, ovaya yerleşmiş kırk pare köy vardı Kesikbel ‘de. Kimi Buldana bağlıydı, kimi Güneye, kimi Alaşehire. Yine de buralara herkes Kesikbel köyleri derdi.
Adetleri, kaderleri, korkuları, sevgileri hep birbirine benzerdi.Çokluk oturdukları köyün adını söylemezler, «Kesikbel deniz»derler, çıkarlardı . Kesikbel sanki kırk parçaya bölünmüş bir koca köydü.
Günlerden bir gün, tan yeri ağarırken;Karaahmedin adamları uyanmışlar.Bakmışlar Karaahmet yok. Bakmışlar Mastan Mustafa yok… Kurt düşmüş içlerine. Sonra bir derenin yatağında, Özürlük deresinin yatağında Karaahmedin başsız cesedini bulmuşlar.
İşte şimdi Kesikbele sahip çıkan o 100 altın.Bu yüzden yalnız Mastan soyu değil Çakallar köyü de lanetlenmiştir. Ama Çakallar köylüleri onu kendilerinden saymazlar.
Çakallar köyünden birini kızdırmak için.«Mastanın hemşerisi» derler.