Emily Webb, zamanını odasında fantastik romanlar okuyarak ya da tek arkadaşı Megan’la korku filmi izleyerek geçiren on altı yaşında bir kızdır. Okuldaki popüler kızlardan ve erkeklerden uzak durur, bol eşofmanlarla gözlüğünün arkasına saklanır, dışarı çıkmaz, partilere ise asla katılmaz ve bu şekilde yaşamaktan memnundur.
Ancak bir gece sınıfından Emily Cooke adında bir kızın öldürüldüğü gece kendini odasının penceresinden atlamak üzereyken bulur ve o geceden sonra her şey, daha doğrusu Emily değişmeye başlar.
Gündüzleri aynı sıradan Emily’yken, geceleri heyecan arayan maceracı birine dönüşür. Geceler geçtikçe daha da vahşileşir, üstelik değişen sadece karakteri değil, aynı zamanda bedenidir de: Emily artık güçlü, hızlı ve tamamen korkusuzdur. Ve tüm bunlara neyin sebep olduğunu bilmemektedir.
Öldürülen diğer Emily’nin ruhu onun bedenini ele mi geçirmiştir, yoksa Emily Webb insan dışı bir varlığa mı dönüşmektedir?
Bu soruların cevaplarını ararken yalnız olmadığını anlar: Aynı değişimi başkaları da yaşamaktadır. Bu gençleri bir çeşit canavara dönüştüren kimdir ve istediğini elde edene dek daha kaç kişiyi öldürmesi gerekmektedir?
Webb çok güzel bir kızdır fakat bunu dışarıya göstermemekte. İçine kapanık ve çok utangaçdır.
Webb’in hayatı sadece fantastik kitaplar okumak ve korku, gerilim filmleri izlemektir. Megan adında arkadaşı var ve bu arkadaşı onun her şeyi gibi. Can dostu desem yerinde olur.
Annesini küçük yaşta kaybettiği için babası ile de çok iyi bir arkadaş gibi olmuşlar. Sinemaya falan giderler sürekli güzel vakit geçirirler. Ta ki üvey anne ve kız kardeş gelene kadar.
Babası evlendikten sonra iyice içine kapanır kitaplara ve filmlere daha çok sarılır. Aslında üvey anne ve kardeş çok iyiler, hiç sorun yaşatmazlar aksine Emily Webb ile ilgilenirler. Özellikle üvey kardeşi olan Dawn üzerine çok düşüyor. Onun kendi içine kapanık olmasını dert ediniyordu.