Edebiyatımızda yeni bir sayfa açan Dublörün Dilemması romancılıkta siyah kuşak sahibi bir yazardan
saatte 300 kilometre hızla akan bir roman.
Nuh Tufan kendinden kaçarken aşkı nasıl yakalasın?
Ferruh Ferman ölme sırasını Nuh’a devredebilir mi?
İbrahim Kurban biricik dostunu korkunç belalardan ya koruyamazsa?..
Habip Hobo bir cinayeti araştırırken ne tür çılgınlıklara şahit olacak?
Bir görünüp bir kaybolan ‘metropol serabı’ Dilara Dilemma hangi felaketlere yol açacak?
Parmağı tetikte Rıza Silahlıpoda, doğru hedefi kaosa rağmen vurabilecek mi?..
Taliha Teyze, Baretta, Profesör Umur Samaz, Hacer Ceren, Pembe Pepe ve Afili Filintalar çetesi… hepsi bu matrak macerada!
Hem kaotik hem muntazam, hem felsefi hem delice hem hıphızlı hem dupduru bir anlatım.
Güldüren, afallatan, derin düşüncelere gark eden bir kült roman.
Özet
Nuh Tufan, İbrahim Kurban, Rıza Silahlıpoda, Umur Samaz, Su Samaz, Habip Hobo, Ferruh Ferman, Dilara Dilemma…
” … Biz yetimler intikam iştiyakıyla doluyuzdur. Dehşeti dengelemeye yatkınızdır. Başkalarının öçlerini de almaya hevesleniriz. Yetimlik bize kanlı doğaçlamalar yapma cüreti verir. Suçlamakla ya da suç işlemekle kaybolmayan bir masumiyet imtiyazına sahibizdir.
İtiraf etmeliyim ki, aziz okur, benim ömrüm, her birini gebertmek istediğim insanlarla aramdaki buzdağlarını eritmeye çalışmakla geçiyor. Mesela zenginlerden nefret ediyorum, ne yapayım, elimde değil. O restoran sürüngenleri, fiyaka kumkumaları, yapmacık kasvetin mıymıntı bekçileri, ticari bir şiveyle konuşan zehirli papağanlar, hileli bir neşe içinde geviş getiren bunak vampirler, modanın ipiyle kuyuya inen kibirli cambazlar, tatile gebe fırlamalar, alaturka bir sadizmle zıvanadan çıkanlar, alafranga bir mazoşizmle yılışıklaşanlar… Hepsine teker teker Kolombiya kravatı takmak istiyorum!
Gerçi zamanla esnekleştim. Ulaşılması ve vazgeçilmesi en zor nimetin sükunet olduğunu anladım galiba. Tamam, zenginlere merhamet duyacak kadar güçlü değilim hâlâ, fakat sayıların artışındaki boşunalığın eşiğini görebiliyorum. İbrahim Kurban’dan öğrendiğim kadarıyla, yeşil banknotlar kamuflajdan başka bir şeye yaramıyor. Aptallığı, beceriksizliği, acizliği, yalnızlığı kamufle ediyorlar… Ayrıca, yetimlik zaman aşımına uğramaz, haddizatında yetim olmayanlar da yetimliğe doğru seyreder. Yani kimsesizlik, kimsenin tekelinde değildir. Kainat ve tarihin bekleme salonunda biraz soluklanıyoruz, çoğunlukla da adımız anonslanmadan kainata ve tarihe gömülüyoruz…”