Herkesin hayatında bir deniz fenerine ihtiyacı vardır… Karanlıklar içinde kaybolup yolunu kaybetmesin diye.
Ailesinin dik başlı, haşarı kızı Zeynep… Deniz fenerlerine tutkun, avukatlığı bırakıp hayallerinin peşinden mutfağa giren acemi bir şef adayı.
Amerika’da büyümüş, yakışıklı, dövüş sevdalısı Kerem… Tutkunu olduğu işi yapan, işkolik olmasıyla ünlenen usta bir şef.
Bir telefon konuşmasıyla başka yerlere savrulan iki farklı hayatın ortak bir “aşk”ta buluşması… Kader onları başka ülkelerden, şehirlerden koparıp İstanbul’da, lüks bir restoranın mutfağında birleştiriyor. Hayatın hayallerle buluştuğu mutfakta ne pişşe güzel pişiyor. Hele bir de kullanılan baharat aşk ise tadına doyum olmuyor. Bol baharatlı, soslu, tarçınlı, balkabaklı, acılı, ekşili bir romana hoş geldiniz.
Sen olduktan sonra bir daha asla yolumu kaybetmem Kerem.
Sen benim ışığımsın, deniz fenerimsin.”
Özet
Kerem de abisi Oğuz’un eşinin hamile olması dolayısıyla İtalya’ya yerleşmeye karar verdiği için kardeşi Kerem’i İstanbul’daki restoranın başına geçmesi için Amerika’dan çağırıyor.
Kerem İstanbul’a geliyor başta İstanbul’u istemese de Zeynep’le tanıştıktan sonra mutlu oluyor. Zeynep Kerem’in yanında aşı yamağı olarak çalışıyor, bir gün işe giderken otobüste eski aşkını görüyor yanında bir kadın ve çocukları olmuş. Zeynep yıkılıyor…
Zeynep’in ailesi yine boş durmuyor ve Kerem’i de istemiyorlar.. Kerem daha önce Amerika’da nişanlısı ile ayrılmak zorunda kalmış sebebi ise; Kerem’in nişanlısı Ona ya dövüşü bırak ya da ben yokum demiş ve ayrılmışlar. Kerem dövüşten asla taviz vermiyor. Ve Zeynep ile de aynı noktaya geliyorlar….