Beyaz bir gülün bile karanlık bir tarafı olabileceğini kim bilebilirdi ki?…
Rozi Fanus’a bir şeyler oluyordu. On yedi yaşına basmasına haftalar kala ruhundaki karanlık taraf uyanmaya başladı. Ömrü boyunca beyaz güller içinde yetişmiş ve gül bahçesinden başka bir şey görmemiş olan kız, şimdi içinde büyüyen karanlık ile karşı karşıya kalmıştı. Artık her şey tehdit altındaydı. Lanet gerçek olmak üzereydi. Bir hayat pahasına tüm hayatlar kurtulacaktı.
Ancak ya o hayat dünyaya tutunacak ve intikamını alacak kadar güçlüyse?
Alıntı
Averdas Ülkesi’nin en gözde şehrinde, başkent Whitus’ta sıradan bir günün sabahında ülkenin en güzel beyaz güllerini üreten botanik bahçesinin sahibi Milva Fanus atalarından kalan ihtişamlı bahçesini denetime çıkmıştı. Çalışanlar işlerinin başına geçmişlerdi ve bitkilerin ihtiyaçlarını büyük bir özenle karşılıyorlardı.
Minuslar, Versusların bir üst tabakası idi, Dominusların ise bir alt tabakasıydılar.
Dominuslar ülkenin en güzel yerlerinde yaşayan, en güzel giysileri giyen, hatta en güzel güllerin onlar için yetiştirildiği bir ırktı ve bulundukları bu ada ülkesini onlar yönetiyorlardı. Minuslar ise onların yanında çalışan ve nimetlerinden az da olsa faydalanan bir topluluktu. Versuslar ise en alt tabakaydılar ve deyim yerinde ise en pis işleri onlar yapmaktaydı. Averdas’ın kenar bölgelerinde oturuyorlar ve ailelerinin asgari ihtiyaçlarını sağlamak için gündüz-gece çalışıyorlardı.
Babası Kirva ve annesi Silva da öyle.
Milva’nın sevgili eşi Hirna ise birkaç yıl önce ölmüştü. Milva onun gizemli hastalığını iyi edecek bir bitki bulamamıştı.