Yakıcı, sıcak bir öpücük ve garip bir tanışma anının ardından Anna ve John, sette ikinci bir şansları olduğunu keşfederler.
Anna Kovác’ın film yönetmeni olarak kariyeri, Roma’da başarısız olan bir prodüksiyona, bütçeyi aşan ve programın gerisinde kalan bir B-filmine yeniden başlayamazsa biter. Otuz beş yaşındadır, en iyi filmi ondan on yıl geridedir ve güçlü bir Hollywood ajanı olan eski kocası hâlâ kariyerine karışmaktadır.
John Mills, senaryo konuşmasını dinleyecek bir menajer bulamıyor çünkü onu Üç Numaralı Gömleksiz Kurt Adam rolüyle seçmekle meşguller.
Roma’daki mekânda sette pek çok zorluk yaşanır, ancak Anna ve John’un birlikte üstesinden geldikleri her felaketle birlikte, filizlenen dostlukları inkar edilemeyecek bir çekime dönüşür. Anna’nın John’la birlikte olma konusundaki güvensizliği, basının sette genç bir adamla kaçtığı için onunla alay etmesiyle yeniden su yüzüne çıkar ve John’a işinde uğraşmak zorunda olduğu tacizi ilk elden gösterir.