“Askerlerimiz geçerken bütün İzmir pencerelerden sarkmış, ağlıyor, hıçkırıyordu. Sıcağın daha yoğunlaştırdığı toz, her yanı sarmıştı. Bazı şeylerin artık eskisi gibi olmayacağı kuşkusuyla ağlamaya başlamıştım. Beni ilk öpen erkek ölmüştü.” Hayatın özeti midir aşk?
Füruzan bugünü yaşarken tarihe tanık ve geleceğin kurucusu olmanın bilincini okuruna sanki başka türlü olamazmış gibi aktarabilen bir yazar. İnsanı zamanı ve eşyayı bütün yönleriyle aynı anda iç içe kavrayabilen bunların etkileşimini bir ayna gibi yansıtabilen bir yazar.
Gül Mevsimidir Kuvayi Milliye’nin İzmir’e giren nal seslerinde yankılanan bir ilk gençlik aşkının zamana karşı direnişinin öyküsüdür. Mesaadet Hanım’ın anıları yaşlılık günlerinde bütün zamanını geçirdiği aile ortamından odasından taşar Cumhuriyeti kuran ve yaşatan kuşaklardan bir kesitin sosyal tarihine dönüşür.
Gül Mevsimidir yazarının ustalığını bir aşkın hizmetine veriyor. Aşkı hayatın özeti olarak eşyaya ve zamana egemen kılıyor.