
“Bir gül takıp da sevdalı her gece saçlarına
– çıktı mı deprem sanırdın ‘kara kız’ kantosuna
– titreşir kadehler camlar kırılır alkışlardan
– muammer bey’in gözdesi karantina’lı despina”…
Hemen dilimizin ucunda durur aslında Attilâ İlhan; mırıldanan bir şarkı olur, dökülüverir sokaklara. Ya da belleğimizin bir yerlerinde uslu uslu öylece oturmaktadır:
“beni de kırdılar içimden kırdılar
– karanlık camlardan sular akıyordu
– şimşekli bir boşlukta saat vurdu
– beni de kırdılar belki yalnızdılar
– belki onların da çocukluğu yoktu
– bütün şarkılara kapalıydılar
– bir genç kız değmemişti saçlarına”.
Her yeni aşk, her yeni hüzün, her yeni bahar, her yeni heyecanda canlanır içimizdeki Attilâ İlhan; o bizim şair tarafımızdır…
bir tarafım, böceklerinden yıldızlarına kadar kâinatın kalabalığını ve dünyanın dört bucağında kaynaşan insanları burnumun dibinde hissediyor,
onlarla beraberim, onların içinde; bir tarafım ise yapayalnız, öylesine yalnız ki bunu, bu hissi ömrümde ilk defa duyuyorum;
kederden boğuluyorum bazen, bir tarafım boğuluyor, bir tarafım ama boğuluyor,
bunu, bu yalnızlık duygusunu, bu kahrolası kederi yenmem lazım …
” nâzım hikmet
Üstüme varma bulutları tutamam,
Böyle paldır küldür gideceklerdir .
Gelmezsen farketmez kimseyi aramam,
Asıl sevdiklerim en içimdekilerdir.
Onlarla yaşarım eğer yaşarsam.