“Anneannem Türk vatandaşlığına geçememiş, Yunan vatandaşı olarak kalmış. Arada bir Rodos’a gidip oradaki malları parça parça satarak, Türkiye’ye getirip annem ve teyzeme destek olmuş.
O gittiğinde çok yalnız hissediyordum kendimi. Yorganı başıma çekip dualar ediyordum gece. Annem beni bırakmasın, intihar etmesin diye…
Sözün özü, anasının yanında, anasız bir çocuktum ben!
Bir karış boyuyla kendi kendine yetmeye çabalayan, biçare bir gariban… Hem annesi, hem babası sağ ama hem öksüz, hem de yetim bir çocuk. Anne babanın ayrılması ile annenin reddettiği, anneanne ve teyzenin ilgisi ile hayata tutunan bir çocuk.
Babası annesine şiddet uyguladığı için; annesinin daha ona hamileyken evden kaçışını ve kendisinin de istenmeyen çocuk olduğunu dile getiriyordu. Büyüdükçe annesi tarafından her anında hor görülen ama annesi kadar güçlü bir karaktere sahip olmak isteyen, babasını ise hiç görmediği halde ona duyduğu özleme dile getiriyordu.
Bütün hayallerini çocukluğunda ve evliliğinde yarım yaşadığı için, bundan sonraki hayatına dair şu son cümleleri kalemiyle dile getiriyordu;
Başımı göğsüne dayayıp
Ağlamamı bekleme benden
O baş çoktan ayrıldı gövdesinden
Ruhun bedenden ayrılması gibi
Sessizce, ama onurlu
Gitme kal, diyemem
Git…
Bu baş bunu da atlatır
Ama…
Yürek için söz veremem!