Kadının ruhu sessizliğe hapsolmuştu. Ve o, kadının sessizliğine dahi ölen, kadının ruhunu sevdasıyla iyileştiren bir adamdı. Fakat aşka giden yol dikenliydi, ayaklar kan revan içinde kalacaktı.
Ona imkânsız gelen sevdasına bir gün kavuşacağını hiç düşünmezdi.
Kaderin ördüğü ağlara bir kere takılmış ve bir daha da kurtulamamıştı. Tutulmuştu sevdanın efsununa, girmişti adamın kalbindeki zindana sonunda tutsak etmişti kendini.
Adam ise bu tutsaklığa ortak oldu, ışık tuttu zindanında sakladığı kadına. Öptü parmak uçlarından, şifa vermek istedi dudaklarıyla.
Aşk, kadının adıyla mühürlenip adamın dudakları arasından kalpten bir sesle dile geldi: “Arya’m…” Kadının adını söylerken bile tüm aşkını haykırır gibiydi.
“Sessizliğine öldüğüm kadın.”
Özet
Yaşadığı travma- dan dolayı konuşmayı bırakan Arya ne kadar psikolojik destek alırsa alsın bu durumu aşamaz.
Yaşadığı zorluklara rağmen üniversite okuyup mezun olsa da konuşamadığı için kimse onu işe almaz. Bu yüzden sürekli evde kalır.
Yiğit çocukluğundan beri içinde büyüttüğü sevdası, kuzeniyle beraber olursa mahvolacağını düşünür. Akşam misafirler gelip onu istediğinde ise şoka uğrar.