“Her insanın aynalara gösterdiği sadece bir yüzü,
Kimseye söyleyemediği bin hüznü vardır…” Mevlana
Kardeş gibi büyüyen, hayatlarını çocukluklarından beri ayrılmaksızın geçiren Çiçek ve İpek de içlerinde binlerce hüznü barındırıyorlardı.
Her daim birbirlerinin sırdaşı, dert ortağı, en büyük dayanağı olan bu iki genç kadın öylesine güçlü bir dostluğa sahiplerdi ki ölümün koyduğu engelleri bile aşacaklardı.
Türk Edebiyatı’nın genç yeteneklerinden Güneş Demirel’in ikinci eseri Sen Yokken gerçek dostluğun, aşkın ve emek verildikçe artan bir sevginin hikâyesi.
Duygu yüklü, sürükleyici ve bir solukta okuyacağınız bu romanı elinizden bırakamayacaksınız.
En kıymetlinizi tereddüt etmeden
Bırakabileceğiniz kim var diye hiç düşündünüz mü?
Peki o kişi sizin için tüm varlığıyla,
Aşkı karşısına alıp savaşabilir mi?
İpek, birlikte büyüdüğü çiçek için bunu yapabilecek kalbe sahipti.
Lakin kendisine bırakılan emanet öyle kıymetli ve büyüktü ki
Bunun için cemal’le savaşması gerekiyordu.
Savaştıkça dengeler değişecek,
Aşk büyüyüp hem cemal’i hem ipek’i tüm gücüyle örseleyecekti.
Farklı yönlere savrulmak çözüm olsa da
İnsan tüm kalbini dolduran bir özleme ne kadar dayanabilirdi?
Gurur, aşktan daha mı kuvvetliydi?
O aslında çoğu zaman, mutsuzluğun kapılarını kuvvetle aralayan bir duygudan başka bir şey değildi.
Gururla aşkın bu döngüsel savaşında
İkisi de birbirini yok sayamazken
Hayatın onları nerede ve nasıl birleştireceğini sadece zaman gösterecekti.