“Onlar seslerini kendilerine ve başkalarına duyurmak için hiç kimsenin bilmediği bir ölümle yok olup gittiler.
Geride rüzgarın sesi kaldı.”Mehmet Komşu, özgürlük uğruna verilen onurlu ve erdemli savaşımların romanını yazmış. Shakespeare, “kaygılarımızın kışı”nın geldiğini duyurmuştu bize.
Komşu,bunu yaşayan bir kuşağı atıflarla tanıtıyor Rüzgarın Sesi, ilkçağlardan bu yana duymayı bilenlere ulaşan bir ses. İyi de yazılmış…
Ne tanrıların sunduğu güzellikler,
ne de zehirler,
acılarımızı dindirmiyor.
Bizler yüzyıllardır,
yok edilmek için acıların denizlerine atılmış,
kutsal zaferler uğruna
çarmıhlara gerilmiş,
bit kuşağın arta kalan külleriyiz.
Rüzgar bizi savuruyor,
sessizce bozkırların, denizlerin ve
dağların üzerine
Tanrıların hasat zamanıydı,Ve korkunun buz gibi elleriydi insanların üzerinde dolaşan.
Uluyan sırtlan ve çakallar,gecenin hakimi şimdi.Gelecek ölümlerin habercisi gibi,gökyüzünde dönüp duran akbabalar.Ve her buğday başağı için Bir orakçı göndermişti,yeryüzüne tanrılar.