Puslu Kıtalar Atlası - İhsan Oktay Anar - PDF E-EKİTAP ÜCRETSİZ Oku, İndir

Aim for the task of upscalerolex.to desires.

Puslu Kıtalar Atlası – İhsan Oktay Anar

Puslu Kıtalar Atlası – İhsan Oktay Anar

Lisans / Fiyat: Ücretsiz
Yıl: 2020
Eklenme: Ocak 17th, 2024
Dil: Türkiye
Sayfa: 238
Yazar: İhsan Oktay Anar

6.529 Kişi Tarafından Görüldü

Bir “ilk kitap”, Türkçe edebiyatta yeni ve pırıltılı bir yazar… “Yeniçeriler kapıyı zorlarken” düşler üstüne düşüncelere dalan Uzun İhsan Efendi, kapı kırıldığında klasik ama hep yeni kala bilen sonuca ulaşmak üzeredir: “Dünya bir düştür. Evet, dünya… Ah! Evet, dünya bir masaldır.” Geçmiş üzerine, dünya hali üzerine, düşler ve “puslu kıtalar” üzerine bir roman.

Arap ihsan efendinin yanında köle alarak aldığı Ali baz ile yeğini olan Uzun ihsan efendiyi ziyaretiyle olaylar başlar. Arap İhsan ve Alibaz gelmeden hemen önce bir çeşit uyku şurubu alıp istiareye(rüyaya) yatan Uzun İhsan efendi, gerçek hayatta dünyayı gezip atlas çizmeye cesareti olmadığından dolayı rüyasında gezip uyandığında atlas çizmeye çalışmaktadır.

Arap İhsan Efendinin İstanbula bu sefer gelme nedeni ise kendisine kazık atmış olan Kubelik‘i bulmaktır. Ama Kubelik’i öldürmek için değil kendisinin hayatını kurtarak bir kitabın çevirisini yaptırmak istemesidir. Kubelik’i sonunda bulup kitabı tercüme ettirir. Kubelik kitabı arap ihsan’a teslim etmesi için Uzun İhsan efendiye verir.  kitabı merak edip okumaya başlayan Uzun ihsan Efendi Her bilgiden şüphe eden Rendekar, şüphe ettiğinden şüphe edememekte ve bundan da kendisinin var olduğu sonucunu çıkarmaktadır. Bunlar üzerine kafa yoran Uzun İhsan Efendi düşünüyor olmasından dolayı kendi varlığını kabul etmektedir. Ama bu yolla kendisi dışında başka hiç bir şeyin varlığını ispatlayamamakta dır. Bunu çözmek için rüyaya yatar. Rüyasında gördüğü aynada kendi yansıması yerine oğlunu görür ve düş gördüğü için kendi varlığına inanır. Fakat; kafasında kim olduğuna dair bir soru kalır. Uyandığında uykusunun bir uyanış ve düşlerinde gerçeğin ta kendisi olduğunu düşünmeye başlar. Eğer bu doğruysa şimdi gördüğü her şey bir düştür.

Bu arada Bünyamin babasının hiç çalışmıyor olmasına rağmen nasıl her zaman parası olduğunu, gerçekte kendi babası olup olmadığını ve benzeri soruların cevabını bulmak için babasının uyku şurubundan içip rüya görmeye(istiareye) yatıyor ama şurubu çok içtiğinden dolayı bir türlü uyanamıyor sonunda ölü sanılıp gömülüyor ama ölmediği için mezardan çıkıp eve geri dönüyor bunu gören insanlar bünyamin hakkında konuşmaya başlarlar ve Bünyamin’in hikayesi Vardapetin kulağına gider ve Bünyamin’i yanına çırak olarak alıp Lağımcı olarak çalıştırmak ister. Uzun İhsan efendi gerçekte hiç gezmemiş olduğu için oğlunun böyle bir fırsat yakalamasına çok sevinip hazırladığı kitabı da oğluna verip Bünyamin’i lağımcı olarak yollar.

Artık Uzun İhsan Efendi, Alibaz ve yaramaz maymunu müşteriyle yalnız kalmıştır. Alibazı okullar arası çatışmanın yaşandığı mahalle mekteplerinden birine gönderir. Okuduğu bir kitabın kahramanından, Efrasiyabdan etkilenerek bir okul çetesinin lideri konumuna gelen Alibaz artık arkadaşları arasında Efrasiyab dır. Yaptığı eylemler sonunda bıraktığı beyaz bayrak üzerine kırmızı el iziyle Konstantiniye ye nam salar. Bir gün eve döndüğünde, babası yerine koyduğu Uzun İhsan Efendinin yeniçeriler tarafından götürüldüğünü görüp intikam almaya yemin eder.

Bu sırada Bünyaminin ise diğer görevlilerle dondurucu kış soğuğunda görevli olarak Zülfüyar isimli bir casusu kurtarmaya gitmektedir. Padişah fermanına göre Bünyaminin görevi ise Vardapetle bir lağım çukuru kazarak kaleye ulaşmaktır. Tam casusu kurtarmaları esnasında saldırıya uğrarlar. Bu yüzden Zülfiyar emaneti olan ve padişaha teslim edilmesi gereken, ileride Bünyaminin başına bela açacak olan o uğursuz kara parayı Bünyamine verir. Bu parayı babasının verdiği atlasın içine koyan Bünyamin, girdiği ikili mücadele sonucu yüzüne yapışan zırh yüzünden tanınmaz hale gelir. Sonradan Zülfiyar ve adamları tarafından kurtarılan Bünyamin, artık herkesin peşine düştüğü kişi haline gelmiştir. Fakat, tanınmaz halde olduğu için üzerine hiç şüphe çekmez. Bir yolunu bulup Konstantiniyeye dönen Bünyamin babasının parayı arayan tarafından işkence görmüş olduğunu öğrenir ne yapacağını bilemez şekilde kendisini yönlendirmek için babasının kitabında rastgele bir sayfa açar. Gözüne ilk çarpan cümle dilencilerin arasına girip kaderini beklemeye başladır. Bünyamin babasını bulmak için dilenciler loncasına girip dilenmek istediğini, oranın kethüdası olan Hınzıryedi isimli birisine söyler ve böylece işe başlar. Uzun İhsan Efendide iki aydır bu loncada bulunmaktadır. Hınzır yedinin görevi Uzun İhsan efendiye göz kulak olup Bünyamin’in Uzun ihsan efendiye yaklaşınca yakalamaktır. Ancak Bünyamin’in suratı tanınmaz bir halde olduğu için Uzun İhsan efendiye yaklaşsa da tanınmayacaktır. Uzun İhsan efendi ise kendisine yapılan işkenceler yüzünden iyice kendi alemina dalmış durumdadır hem sağır hem de kör olan Uzun İhsan devamlı olarak gerçekliği sorgulamaktadır. Sonunda yanına gelen oğlunu ise kendisinin hayal ettiğini düşünmüş ve oğluna kendisini bir rıhtımda fıçıya koydurmuştur. Bünyamin babasının sözüne uyduğu için oldukça üzülmüştür..

Loncayı ziyarete gelen Ebrehen in boğazına bir lokma takılır. Onu bu durumdan Bünyamin kurtarıp dolaylı yoldan kahraman olur.

Bünyamin Ebrehen in yanına götürüldüğünde kendisini bir el-kimya odasında bulur. Erehe ona yaratılmamış, boşluğu bulmak için uğraştıklarından, boşluğa tapan ve boşluğun ne büyük bir güç olduğundan bahseder. Bu esnada Bünyamin in söylediği sözlerden Ebrehen in Bünyamin anlarda olan ilgisi iyice artmıştır. Ona karşı sevgiyle nefret arası bir şeyler hissetmektedir.

Ertesi gün misafirini eğlendirmeye kararlı olan Ebrehe, ona yeni giysiler giydirip esir pazarına götürür. Oradan iki Rus kızı seçtikten sonra Gazenferin batakhanesine gitmek üzere yola koyulurlar. Yolda evinde bir cesedi kesip biçerken yakalanan Kubelikin idamıyla karşılaşırlar. İnfazdan sonra cimriliği ile ün salmış Gazenferin batakhanesine giderler. Burada Gazenfer ile oynadıkları büyük oyunu kaybeden Ebrehe, Gazenferin hile yaptığını iddia ederek ortalığı birbirine katar. Ebrehe bu iddiasında haklı olduğunu ispatladıktan sonra bütün mal varlıklarını bu kumarhanede kaybetmiş olan öfkeli insanlar kumarhaneyi ateşe verirler. Gece yarısından az sonra, içeride satın aldıkları iki cariyenin onları bekledikleri bir konağa gelirler. Müzisyenler eşliğindeki bir cümbüşten sonra Bünyamin seçtiği kızla bir odada yalnız kalır. İçin için ağlayan kıza ona bir kötülük etmeyeceğini söyler. İsminin Ağlaya olduğunu öğrendiği bu kızın dizinde saatlerce ağlar.

Sabah olduğunda kendisini uyandıran Zülfiyar, Bünyamine kendisini büyük efendinin teşkilatta onu beklediğini söyler. Yolda, ismi Dertli olan ve kendisini tam altı kere yıldırım çarpmış olan bir dilenciyle karşılaşırlar.Tepelerine yıldırım düşecek korkusuyla onu yanından kovan Zülfiyar, kırbacıyla zavallı adamı dövmeye başlar. Bu görüntüye dayanamayan Bünyamin, Zülfiyarla bir kavgaya girişir ve sonunda onu yere devirip oradan ayrılır.

Çevresinde gelişen her olayın kendisine oynanan bir oyun olduğundan şüphelen Bünyamin, babasının kitabında hayatını öne sürüp sırrı bulmak için yola çıktı cümlesini okuyup Ebrehe nin yanına gider. Kafasındaki sorulara cevap aramaktadır. Ebrehe ona tüm bu olayların başlangıcı olan kehanet aynasından bahseder. Bu ayna kıyametten yedi yıl önce olacakları göstermeye başlamakta ve kehanetleri bildirmektedir. Şimdiye kadar aynada beliren yazıların bildirdiği her olay gerçekleşmiştir. Şimdi sıra son kehanet olan Mehdiye gelmiştir. Ebrehe ise Tanrıdan af dileyip tövbe etmek yerine kıyametten kaçmayı tasarlamıştır. Kafasındaki, istediği sonsuz hıza ulaşıp geçmişe yolculuk etmektir. Bunun içinde boşluğa ihtiyacı vardır. Aradığı boşluk kara bir paradır.

Bizlere destek olmak için Lütfen Yorum Yapınız.