Ne Yaparsan Yap Aşk İle Yap - Miranda Dickinson, - PDF E-EKİTAP ÜCRETSİZ Oku, İndir

Aim for the task of upscalerolex.to desires.

Ne Yaparsan Yap Aşk İle Yap – Miranda Dickinson,

Ne Yaparsan Yap Aşk İle Yap – Miranda Dickinson,

Lisans / Fiyat: Ücretsiz
Yıl: Kasım 2016
Eklenme: Ocak 17th, 2024
Dil: Türkçe
Sayfa: 464
Yazar: Miranda Dickinson

2.206 Kişi Tarafından Görüldü

sen olmasaydın bu hikâye bu kadar cesur olmazdı. Tek başınıza kurduğunuz hayal, yalnızca bir düşten ibarettir. Birlikte kurduğunuz hayal ise gerçeğin ta kendisidir.

Mutlu sonla biten hikâyeniz elinizden alınsa ne yapardınız?

Hayat aslında en büyük sınavdır hepimiz için fakat bazen bu sınavlar kaybedilir…

Elsie de kaybedenlerdendi o yüzden yeni bir sınava başlıyordu. Soruları bilmediği, türlü problemlerle karşılaştığı yepyeni bir sınavdı önündeki hayat. 

Bu yolculuktaki en büyük şansı onun kalbini okşayan ünlü tasarımcı Oliver Hogarth’tı. Belli ki Elsie Oliver’ın da desteğiyle yeni sınavını başarıyla tamamlayabileceğine inanıyor ve sorunlarını bir bir çözüyordu.

Elsie listesindeki soruları çözerken yolu Paris’e düşecek ve belki de hayatı boyunca çözmeye cesaret edemediği en büyük sorunuyla yüzleşecekti. Artık tek yapması gereken geçmişini geride bırakmaktı.

Kapı zili saat tam 19.31’de çaldı. Elsie, Olly’nin çok hevesli görünmemek için kapıyı randevu saatinden bir dakika geç çaldığını düşününce kendi kendine sırıttı. Olly’nin üzerinde beyaz bir gömlek ve bej bir pantolon vardı. Bir koluna deri bir bileklik takmıştı. Kapının eşiğine doğru yürüyüp arkasında tuttuğu turuncu ve sarı düğün çiçeklerinden oluşan küçük buketi Elsie’ye uzattı.

“İlk randevuya çiçekle gelmek çok klişe, biliyorum ama sevebileceğini düşündüm.”

“Çok güzeller. Çok teşekkür ederim.”

Olly saatine baktı. “Rezervasyonumuz 19.45’te, sana da uygunsa artık gidelim mi?”

Sahil boyunca ilerleyip gözlerden uzak bir koya bakan kü­çük bir restorana ulaştılar. Güneş bu günlük şehri tamamen terk etmek üzereydi ki bir garson yanlarına gelip İkiliye masalarına kadar eşlik etti. Fransız kapıların yanında manzaralı çok hoş bir masaydı.

Ayrıca Elsie’yle göz teması kurması yaklaşık yarım saatini almıştı. Ama bu geceki kavalyesi son derece rahattı, dolayısıyla onun rahatlığı Elsie’ye de yansıyordu.

“Umarım burayı beğenmişsindir,” dedi Torin menüyü incelerken. “Buranın sahibi bir arkadaşımın arkadaşı. Deniz ürünleri o kadar taze ki hâlâ yüzüyorlarmış gibi düşünüyorsun. Deniz ürünlerini seviyorsun, değil mi?” Elsie gülümsedi. “Bayılırım.”

Olly derin bir oh çekti. “Çok rahatladım! Bu arada bu gece çok güzel görünüyorsun…” Olly yüzünü buruşturdu ve eliyle alnına vurdu. “Özür dilerim, bu da söylenebilecek en kötü klişeydi değil mi?”

Olly başparmağını Elsie’nin. eline kenetledi. “Teşekkür ederim. Dürüst olmak gerekirse baban bana öğle yemeğinde bunun şeyden beri… ilk randevun olduğunu söyledi… O yüzden her şeyin mükemmel olmasını istiyorum,” dedi Olly yavaşça Elsie’nin elini bırakarak. “Tamam artık rahatlıyorum. Sipariş verelim mi?”

Elsie, Olly’ye doğra uzanıp elini elinin üzerine koydu. “Olly, Özür dilemeyi bırak. Burası harika bir yer ve ben seninle zaman geçirmek için sabırsızlanıyorum. Tamam mı?”

Arabayla eve dönerken ikisi de konuşmadı ama aralarındaki sessizliğin bile rahatlatıcı bir tarafı vardı. Elsie güzel bir akşam ge­çirmenin beraberinde getirdiği şaşırtıcı huzurun keyfini çıkartı­yordu. Evin önüne geldiklerinde Elsie, Olly’nin sokak lambasının ışığında ışıl ışıl gözüken gözlerine baktı ve birden kalp atışlarının hızlandığını hissetti.

“Sence nasıldım?” diye sordu Olly, gecenin başındaki telaşına alaycı bir tavırla atıfta bulunarak. “Fena sayılmazsın,” dedi Elsie sırıtarak. “Ama kendini geliş­tirdiğinden emin olmam için sana bir fırsat daha vermem gerekecek.”

Olly tek kaşını havaya kaldırdı ve Elsie’ye biraz daha yaklaştı. “Öyle mi?”

“Hı-hı.”

“Yani potansiyel var mı?”

“Evet, öyle de diyebiliriz.”

“Seni tekrar arayabilir miyim?” diye sordu Olly, Elsie’nin yü­zünü yavaşça okşayarak. “Tabii. Bu güzel gece için teşekkür ederim.”

Olly’nin yüzü kıpkırmızı, gözleri ise ışıl ışıldı. “Ben teşekkür ederim. İyi geceler.”

Elsie anahtarı kapının kilidine sokarken hâlâ gülümsüyordu. Yavaşça eve girdi. Gerçekten güzel bir geceydi, diye düşündü kendi kendine.

“Madem yeteneği yok, neden soprano kısımları o söylüyor, anlamıyorum,” diye homurdandı Sasha Mitchell. Hemen ardından birdenbire kızaran yüzünü öne eğen Aoife’e suçlayıcı bir bakış fırlattı.

Elsie kafede toplanan koro üyelerine baktı ve içinde büyük bir hızla yükselmekte olan öfkeyi onların yüzlerinde de gördü. Şimdiye kadar bu tecrübesiz koronun birbirine bağlı bir takım olarak gereken çabayı göstereceğini, birlikte şarkı söylemenin keyfini keşfettikçe kendilerine olan güvenlerinin artacağını ve deneyimsizliklerini bu şekilde telafi edeceklerini düşünmüştü. Ama görünen oydu ki yanılmıştı…

“Sasha, sadece bir dakikalığına Aoife’i unutabilir misin, lütfen? Senden tek istediğim ilgili kısmı söylemen ve nasıl yapıldığı­nı ona göstermen. ‘Bad Romance’ nakaratının başından başlıyoruz, hadi bakalım…”

Ama… İğneleyici laflarının arkasında saklı duran öyle bir yetenek, kitle imha silahı olarak kullandığı sesinde öyle bir ışık vardı ki Elsie bunu görmezden gelemiyordu. Bu çekilmez yaratığı Sundae & Cher’den kapı dışarı etmemesinin tek sebebi bu ışığın devamının geleceğini bilmesiydi. Sasha cıkcıkladı ve şarkıyı gergin bir şekilde kısık sesle söylemeye başladı.

“Teşekkürler, bu müzikal macerada benimle birlikte yürüyen dostlarım,” dedi şapkasını düzelterek. “îşte soprano kısmı böyle söyleyeceksin Sasha.”

“Bence pantolonun seni çok sıkmış dostum,” diye çıkıştı Sasha.

“Biraz aç da senin ufaklıklar hava alsın.”

“Woody bu konuda haklı,” diyerek araya girdi Elsie.

“Hangi konuda?”

“Hangi konuda olduğunu biliyorsun. Sana şarkıyı nasıl söylemen gerektiğini gösterdi, dikkate alırsan sevinirim.”

“Ben şarkıyı nasıl söyleyeceğimi biliyorum zaten.”

“Öyle mi? Gerçekten biliyor musun?” Elsie her kelimede Sasha’ya duyduğu öfkeyi daha da vurgulayarak klavyenin başından kalktı. “Bence bilmiyorsun çünkü senin donuk sesini duydu­ğumda şarkı mı söylüyorsun yoksa kuru sıkı mı atıyorsun ayırt edemiyorum.” Kafe birden buz kesti. Woody bile Elsie’nin tavrındaki ani de­ğişim karşısında geri çekilme ihtiyacı duydu. Sasha klavyeyi işaret etti. ‘Çal. ”

“Neden? Şarkıyı fısıldayarak söyleyip zamanımızdan çalman için mi?”

“îşte bu, “dedi Elsie. Sasha kızaran yüzünde bir zafer gülümsemesiyle “Performans dediğin böyle olur,” diye haykırdı. Anın hareketliliğinden faydalanan Elsie, kendilerine ait bölümleri söylemeleri için koro üyelerini bir araya topladı ve Lady Gaga potpurisinin ilk kısmını çalmaya başladı. “Sasha ve Woody bize ne yapmamız gerektiğini gösterdiğine göre artık potpurinin tamamını söylemeyi deneyebiliriz. Diğerlerinin ne yaptığına takılmayın, sadece kendi bölümünüze odaklanın. Hadi bakalım. Bir, iki, üç, dört…

Bizlere destek olmak için Lütfen Yorum Yapınız.