
Bu büyüleyici kitapta yazarın yaşamının iskeleti, ete ve kana bürünüyor. Kitapta şiir, öz yaşam öyküsü, tarih, fantezi ve siyasal yorum harmanlanıyor ve her biri, en beklenmedik yollardan birbirini vurguluyor.
Colombia kıyılarındaki küçük Neguâ kasabasında, gökyüzüne tırmanabilen bir adam vardı. Yere döndüğünde gezisini betimler, insan yaşamının yukarıdan nasıl göründüğünü anlatırdı.
İnsanlığın minik alevlerden oluşmuş bir deniz olduğunu söylerdi.“Dünya, bir insanlar yığını, bir minik alevler denizidir,” derdi.Herkes kendi ışığıyla ışıldar. Hiçbir alev öbürüne benzemez.
Büyük alevler vardır; küçük alevler, her renkten alev. Kimi insanların alevi öyle durağandır ki rüzgar’da bile dalgalanmaz, kimi insanlarınsa havayı kıvılcıma boğan çılgın alevleri vardır.
Kimi saçma alevler ne tutuşur ne de ışık serperler; kimileri de öyle bir canlılıkla alazlanır’lar ki onlara bakınca gözlerimiz kamaşır, yaklaşırsak üstümüze ateş vurmuş gibi parlarız.