“Hepimizin işleri ters gidiyor ve üzgünüz. Bazı şeylere sahibiz ama hep bir şeyler eksik… Bir de herkes yalnız.”
Birinci dünya Savaşı öncesi Japonya’sındaki ilk kadın yazarlardan, Tanizaki ve Kavabata gibi isimlerden etkilenen Kanoko Okamoto eserlerinde dönemin sosyal yaşamını ve saplantılı ilişkilerini feminist bir bakış açısıyla kaleme aldı ve Japon feminist edebiyat geleneğinin öncülerinden biri oldu.
İlk kısa roman “Japon Balığı Kargaşası”nda alt sınıftan, Japon balığı yetiştiriciliğiyle uğraşan Mataiçi, saplantılı şekilde âşık olduğu Masako’nun güzelliğine yakın bir canlı yaratmak için çaresizce “mükemmel” Japon balığını üretmeye çalışır.
İkinci kısa roman “Yemek İblisi”nde zengin bir aile, kızlarına yemek yapmayı öğretmesi için yakışıklı bir şefi işe alır. Eğitimsiz ve yoksul bir genç olan Betsuşiro’nun arzusu, dahil olduğu bu yeni ortamda saygı görmek ve yemek sanatının “ustası” olarak anılmaktır.
Özet
Mataiçi ve Betsuşiro’nun arzularını okurken saplantılarını, bulundukları sınıfı yargılamalarını, hayattan memnuniyetsizlik duymalarını ve bunun gibi umutsuz eylemlerine sık sık şahit oluyoruz. Bu karakterler ise iki novellanın erkek kahramanları.
Peki kadınlar kim?
Kadınlar üst sınıftan ve güzeller. Güçlü ve ulaşılmazlar da… Mataiçi ve Betsuşiro’nun arzuları neden saplantıya dönüşmüş olabilir?
Bunlar okuduktan sonra yanıt bulacağınız sorular…