
Nasreddin Hoca Seçme Hikayeler;Bir gün adamın biri, Nasreddin Hoca’ya bir mektup getirmiş. Ama bu mektup hocanın bildiği bir dilde değilmiş. Hoca mektup almış, evirmiş çevirmiş, bakmış. Sonra adama:
-Ben bunu okuyamam, demiş.
Adam bunu duyunca kaşlarını çatmış:
-Yahu bir de hoca olacaksın, benden utanmıyorsan başındaki kavuktan utan, demiş.
Hoca bunu duyunca, kavuğu başından çıkarmış, adamın başına geçirmiş:
-Marifet kavuktaysa, al sen oku, demiş.
Nasreddin Hoca
Sivrihisar’ın Horto köyünde doğmuştur. Babası, aynı köyün imamı Abdullah Efendi idi.İlköğrenimini babasından alarak Arapça ve din bilgilerini öğrendi. Kur’an’ı hıfzetti. Ayrıca çevrede etkili hocalardan dersler aldı.
Konya Medre-sesi’nde eğitimini tamamladı.Sivrihisar ve Akşehir’de köy hocalığı, imamlık, müderrislik, kadılık yaptı. Akşehir’e yerleşip orada vefaat etti. Aynı yerde türbesi vardır.
Evliya Çelebi, Nasreddin Hoca hakkında şöyle der;“Akşehir’de büyük din adamı ve değerli zat ‘El-Mevla Hazret Şeyh Hoca Nasreddin’in kabri vardır.Kendisi Akşehirlidir. Gazi Hü-davendigar’a yetişip, Yıldırım Han zamanında şöhret bulmuştur. Fazilet sahibi olup, hazır cevap, keramet sahibi, filozof, din ve dünya işlerini birlikte ve eksiksiz yürüten büyük bir zat idi.
Timurlenk ile bir toplantıda bulunmuştur. Timur Han, O’nun şerefli sohbetlerinden hoşlanırdı. Bu sebeple, o büyük bilginin hatırı için Akşehir’i yağma ettirmemiştir. Büyük Hoca’nın sözleri ve latifeleri, bütün lisanlarda atasözü olarak söylenir.
Yıldırım Han’ın vefatından sonra,Çelebi Sultan Mehmet zamanında dünyadan göç etmiştir. Akşehir dışındaki kubbeli türbesine defnolunmuştur. Dört tarafı parmaklıkla çevrilidir. Allah rahmet eylesin.”Onun yaşamıyla ilgili bilgiler, halkın kendisine olan sevgisi yüzünden söylentilerle karışmış, yer yer gerçek dışı nitelikler kazanmıştır.
Bu söylentiler arasında, onun Selçuklu sultanlarıyla tanıştığı,Mevlânâ ile yakınlık kurduğu, kendisinden en az yetmiş yıl sonra yaşayan Timur’la konuştuğu, bir kaç yerde birden göründüğü bile vardır.Nasreddin Hoca, halkın duygularını yansıtan bir gülmece odağı olarak ortaya çıkarılır. Söyletilen kişi, söyletenin ağzını kullanır, böylece halk Nasreddin Hoca’nın diliyle kendi sesini duyurur.
Yazıya geçirilmiş ilk Nasreddin Hoca hikâyesi 1480 tarihli Sarı Saltuk’un hayatını anlatan EbulHayr Rumi’nin Saltukna-mesi’de bulunmaktadır. Fatih Sultan Mehmet’in oğlu Cem Sultanın şehzadeliği esnasında verdiği talimat üzerine Ebül hayr Rumi tarafından Saltuk name yedi senelik bir çalışma sonucunda Türk sözlü geleneğinden toplanarak 1480 yılında tamamlanmış ve kitaplaştırılmıştır.