Baba ve Piç - Elif Şafak - PDF E-EKİTAP ÜCRETSİZ Oku, İndir

Aim for the task of upscalerolex.to desires.

Baba ve Piç – Elif Şafak

Baba ve Piç – Elif Şafak

Lisans / Fiyat: Ücretsiz
Yıl: 2015
Eklenme: Ocak 18th, 2024
Dil: Türkiye
Sayfa: 382
Yazar: Elif Şafak

1.362 Kişi Tarafından Görüldü

Elif Şafak’ın Baba ve Piç adlı kitabını okudunuz mu? Okuyun. Üzerine çok yazıldığı için çok kısadan söyleyeceğim: Farklı katmanları, farklı okumaları, farklı çağrışımları keşfetmek için okuyun. Türkçenin sonsuz zenginliğini, Elif Şafak’ın dil oyunlarını, dille oynamasını, dili uçurmasını, cinsiyetçiliğe meydan okuyan dil “hınzırlıklarını” keşfedip, tadını çıkarmak için okuyun.

Unutmak, anımsamak, anılar, suskunluklar, sırlar ve gerçekler, isyanlar ve boyun eğmeler, kaçışlar ve arayışlar üzerine, bizi bize anlatan enfes bir roman olduğu için okuyun. Zeynep Oral, Cumhuriyet Canlı ve eğlenceli. Bu muhteşem roman beni alıp uzaklara götürdü. Geri döndüğümde ise beni başka bir gerçeklik bekliyordu. Alan Cheuse, Chicago Tribune Cesur ve güzel…

Kitapta pek çok karakter olmasına rağmen, bu karakterler arasında en etkileyici olanı Kazancı ailesinin kadın reislerinden biri değil, belki de İstanbul’un kendisi. John Freeman, Star Tribune Şafak güçlü kadın karakterler yaratma konusunda çok hünerli, ayrıca İstanbul’a ilişkin canlı tasvirler pek çok kişiyi şehre çekecek türden. Şafak’ın karakterleri kitabı bitirdikten sonra bile insanın zihnini terk etmiyor.-Patricia Corrigan, St. Louis Post-Dispatch-

Baba Ve Piç Kitap Özeti

Bir varmış, bir yokmuş Tanrının mahlukları tahıl kadar çokmuş Fazla konuşmak günahmış…

Bir Türk masalına mukaddime ve bir Ermeni masalına…

Gökten kafana ne yağarsa yağsın asla küfretmeyeceksin. Buna yağmur da dahil.Yukarıdan üzerine ne düşerse düşsün, kabulün olmalı. Sağanak ne kadar şiddetli, tipi ne denli dondurucu olursa olsun, bulutların biz aşağıdakilere reva gördüklerine sövemezsin. Böyledir bu düzen. Bunu herkes bilir. Zeliha dahil.

Bilir bilmesine de, temmuz ayının bu ilk cumasında, yanı başındaki tıkanmış trafiğe inat kaldırımda koşturarak çoktan geciktiği bir randevuya yetişebilmek için telaş ederken, dudakları kıpır kıpır, ağzına geleni söylüyor yine de. Sövüyor da sövüyor Zeliha; kırık kaldırım taşlarına,yüksek topuklu pabuçlarına, peşine takılan adam müsveddesine, kuru

gürültünün trafiği açtığı görülmediği halde deli gibi kornaya basan şoförlerin cem-i cümlesine; vakt-i zamanında ne gerek varsa şu başa bela yüreğe cefa Konstantinopolis şehrini fetheden ve asırlarca da hatasından dönmeyen tekmil Osmanlı hanedanına ve bir de yağmura… evet, şu yere batası yaz yağmuruna… sövüyor hepsine teker teker.

Temmuzun bu ilk cumasında Zeliha’da bir tuhaflık var. Bazen morfin yemiş gibi hissiz görünüyor nedense. Onun kadar cevval biri için hayli sıra dışı bir hal. Bu yüzden mi bugün ne bu şehirle ne de yağmurla kavga etmek istemesi? Bu yüzden mi savaşmaması? Kayıtsızlık bir yoyo gibi, inip çıkıyor kendine has bir ritimle.

Kalem bıyıklı, koca gıdıklı, esmer yağız bir adam kornaya basıp, açık duran camdan başını çıkardı. Zeliha boş bulundu bir an. Adam adres soracak ya da bir şey danışacak sandı. Ama fonda müzik avaz avaz gümbürderken, sırıtkan şoförün tek söylediği, “Hepsi senin mi yavrum!” oldu.

“Ne diyorsun ulan sen?” Zeliha kendi sesinden ürktü, öylesine çığlık çığlığa.”Bu şehirde bir kadın rahat rahat yürüyemez mi?””

Ama arabaya binmek dururken yürümek niye?” diye sırıttı şoför. “Böyle seksi vücuda yazık, ıslanmasın diye söylüyorum, oldu mu yani?”

Madonna arkadan bağıradursun, “Tıpkı bir bakire gibi, ilk defa dokunulan…”diye, Zeliha açtı ağzını yumdu gözünü, küfür küfür üstüne.

 

 

Bizlere destek olmak için Lütfen Yorum Yapınız.