Macbeth’in bir kızı olabilirdi, eğer Shakespeare onu yaratmayı akıl etseydi. Ve aşık olabilirdi. Babasının düşmanına…

Albia, anne ve babasından, güçlü Macbeth’lerden habersiz hatta bildiği tek şey üç tuhaf kız kardeş tarafından büyütüldüğü. Wychlem Ormanı ve yaylalarıydı. Ancak hırslı Macbeth kendisini bekleyen kaderin ne olduğunu söylemesi için kız kardeşleri bulduğunda, Albia’nın hayatı gözünü katliam bürümüş bir adam yüzünden altüst oldu.

Kalbini Macbeth’in rakibi Fleance’a kaptırdı. Geleceği görebildiğini fark ettiğinde ise bir karar vermesi gerekecekti. Korkunç geleceği yok mu saymalıydı?

Değiştirmeli miydi yoksa?

Sevdiği adamı katil babasından kurtarabilecek miydi?

Ve en önemlisi ailesinin hatalarını hoş görmeyi başarabilecek miydi?

İskoçya’yı zulümden kurtarmak için onları yok etmek zorunda kalabilir miydi?

Okurları adeta mest eden Ofelya’dan sonra Lisa Klein, Shakespeare’in yankı uyandıran Macbeth’iyle geri dönüyor ve o kadar kusursuz bir genç kadın yaratıyor ki, insan orijinal oyundan bir karakter olmadığına inanamıyor.

Albia, orijinal oyundan fırlamış gibi.”- Publisher’s Weekly-

“Shakespeare yaratmayı akıl etseydi belki de Lisa Klein’ın keşfi bu muhteşem Macbeth kızıyla daha önce tanışabilirdik!

“Ofelya’da (2008) bir Shakespeare klasiğini başaşağı eden ve nefis bir dişi karakter yaratan muhteşem Lisa Klein, Albia’da da tarihi araştırmasını yapıp insanı tutsak eden, fantastik bir dünya yaratmış.”-Kirkus Reviews-

Albia (Lady Macbeth’in Kızı) özeti

Karaağaç Ormanı, îskoçya, M.S. 1032 İsimsiz bebek, yün bir bezin içinde, soğuk toprağın üzerinde duruyordu. Tepede dolaşıp duran bir baykuş,pen-çelerinin arasına aldığı bulut parçalarını, ayın üstüne battaniye gibi örtmüştü.

Karanlıkta, Dun Inverness’in taş duvarlarının arasında iki kişi itişip kakışıyordu. Adam inleyerek sendeledi. Kadın, yani Rhuven,

pelerinine sarıp bebeği yerden aldı. Bodur, sık çalılıkların arasından hızlıca ilerlerken peşinden kimsenin gelmediğine emin olmak için ikide bir arkasına bakıyordu. Rhuven koşarak, yıllara meydan okuyan Karaağaç Ormanı’na girdi. Yerden yükselen kasvet, yukarıdaki dallardan yere damlıyordu. Gözleri parıldayan, görünmez yaratıklar kadını izliyordu sanki.

Rhuven beyaz kabuklan ay ışığında parıldayan genç huş ağaçlarının yanından geçti.”Kızın bacağı sakat. Başka bir kusuru yok.”” Demek bir kız,” diyerek düşüncelere daldı Helwain.Ağaçların arkasında, geniş bir daire içindeki on iki uzun taştan Rhuven ona doğru döndü. “…..